Markalar Neden Sahtecilikle Mücadele Etmeli?

 Günümüzde değişen tüketici alışkanlıkları ile birlikte alışverişte internetin payı her geçen gün artarken bu durum sahteciler için kaçınılmaz bir fırsat olmaktadır. Sahtecilerin hedef aldığı markalar, sadece gelir kaybıyla değil aynı zamanda itibar kaybıyla da karşı karşıya kalmaktadır. Sahte ürünler, tüketiciler için olumsuz deneyimlere neden olabilir. Yapılan araştırmalar, kötü bir deneyim sonrası müşterilerin %72'sinin başka bir markaya yöneleceğini ortaya koymuştur.

 Sahteciliğin topluma, çevreye ve bireylere verdiği zarar sonucu markalara neden olduğu itibar kaybını dört ana başlıkta ele alabiliriz; ekonomik, hukuki, etik ve sosyal.

Ekonomik

 Piyasada sahte ürünler olması orijinal ürünlerinizi satma kapasitenizi ve tüketicilere ulaşma potansiyelinizi düşürebilir. Daha düşük fiyat sunmaları nedeniyle sahteciler tüketicilere cazip görünebilir, bu durum satışlarınızı dolayısıyla da kârınızı olumsuz anlamda etkilemektedir.İşletmelerde sahtecilik nedeniyle yaşanan ciro kaybının ne kadar büyük olduğunu anlatmak için Avrupa'da yapılan araştırmalara değinirsek markalar için bu kaybın yaklaşık olarak 83 milyar Euro olduğunu söyleyebiliriz.

Markaların sahtecilikle mücadele etmemesi mali kayıplarının artarak büyümesine neden olacaktır.

Hukuki

Sahtecilik markaya hukuki anlamda da zarar vermektedir. Sahte ürün satıcılarının yer yer organize suçla bağlantılı oldukları gözlemlenmiş, hatta terör gruplarıyla ilişkili olduğu vakalar kayıtlara geçmiştir. Sahte ürün satıcıları, markanızın logosu altında suç işlerken bu durum markanız üzerinde olumsuz bir etki bırakabilir. Bu nedenle sahteciliğe karşı gelmek marka itibarının korunması için alınması gereken bir sorumluluktur.

Etik

 Sahtecilik çeşitli yollarla sıkça etik olmayan çalışma koşullarına ve insan hakları ihlallerine neden olur. Örneğin, sahte ürün üretim tesislerinde çalışanların maruz kaldığı kötü koşullar ve riskler bu durumun bir yansımasıdır.

 Kayıtlara geçen İspanya'daki bir sahte ürün üretim tesisinde çıkan yangının da gösterdiği gibi, bazı vakalarda bu durum insanların hayatlarını tehlikeye atabilir. Sahte ürünlerin çoğunun üretim yeri olan Çin'deki çalışma şartları ise hijyen ve iş güvenliğinden oldukça uzak olmaktadır.

Sosyal

 Markaların toplumda lider ve öncü bir rolü olmalıdır. Bu nedenle sahteciliğe karşı alınan önlemler, toplumun sağlığını ve güvenliğini koruma konusunda markaların bir sorumluluğu olduğunu söyleyebiliriz.

 Özellikle sahte ilaçlar gibi doğrudan insan hayatını tehlikeye atan ürünler söz konusu olduğunda ciddi önlemler alınması gerekir. Bu durumun ciddiyetini vurgulamak için  Dünya Sağlık Örgütü'nün yaptığı araştırmaya göre her yıl 500.000’den fazla çocuk sahte ilaç kullanımından ölmektedir.

 Bulunduğumuz dijital çağda marka koruması bir markanın itibarını, müşterilerinin güvenini ve kârını koruması için oldukça önemlidir. Pandemi ile birlikte tüketici alışkanlıklarının değişerek çevrimiçi satış kanallarının ticaretteki payının artması ile birlikte sahte ürün satışlarındaki artış, markalar için birçok açıdan risk teşkil etmektedir, bunun önüne geçmek için etkili marka koruma stratejileri uygulamak artık şart olmaktadır.

 Sonuç olarak dijital çağda marka koruması, markanın bütünüyle korunabilmesi için bir zorunluluktur.  Counterfake Yapay Zeka destekli inovatif dijital marka koruma çözümü ile internette satışa sunulan sahte ürünlerin tespitini ve kaldırılmasını sağlayarak, markalar için adeta bir anti-virüs programı gibi çalışır ve sahtecilere göz açtırmaz.